21 Nisan 2008 Pazartesi

Sait Yıldırımer. Resim, Müzik ve Şiir'de dikkat çekiyor

Sait Yıldırımer. Resim, Müzik ve Şiir'de dikkat çekiyor
small font small font medium font large font large font

1956 Siirt Merkez doğumlu. KEÇİKE sülalesinden. Şefik Yıldırımer’in ikinci oğludur. Sait Yıldırımer toplum 6 kardeşler. Sağlığındayken Siirt halde komisyonculuk yapan babası Hacı Şefik 1995’te rahatsızlanarak vefat eder.


M.Sait Yıldırımer


Sait Yıldırımer, 1974’te liseyi bitirince Siirt Talebe Yurdu’na yerleşir ve İstanbul’da ilk ticaret hayatına da bu yıllarda bir akrabasının özel işletmesinde muhasebecilik yaparak başlar. Bir yandan da eğitimini sürdürür ve dershaneye gidip gelmeye başlar. İdealinde Mimarlık Fakültesi’ni okumak vardır. Girdiği sınavlarda istemiş olduğu bölümü kazanacak puanı yakalar fakat özel nedenlerden dolayı istediği fakülteye kaydını yaptırmadı. 1980’de Almanya Frankfurt’taki Gethe Üniversitesi Sosyoloji Bölümüne kaydını yaptırır. Almanya’da 1 yıl kaldıktan sonra oradaki çalışma imkanlarının elvermemesinden dolayı eğitimini yarıda bırakarak 1983 yılının Aralık ayında İstanbul’a geri döndü. 1985’te bir arkadaşıyla beraber halen devam ettiği Şinel Asansör Ltd.Şti.’ni kurar. 1988’de şirketi devralarak aile şirketine dönüştürür ve halen şirketin Yönetim Kurulu Başkanıdır.


M.Sait Yıldırımer


Yıldırımer, ayrıca 2007’nin Aralık ayında İstanbul Fatih ilçesinde Kadınlar Pazarı diye anılan Siirt’lilerin “Küçük Siirt” diye adlandırdıkları yerde CAFE MOLA adı altında mekân açtı. Faaliyetlerine değişik bir konsept içerisinde devam eden kafeteryanın en önemli özelliklerinden biri Siirt’li hemşehrilerimizin çay ocağı zihniyetinden uzaklaştırılıp kafeterya bilincini az da olsa gösterebilmek veya kafeterya ortamı arayan Siirt’li hemşehrilerimizin ve bölgedeki diğer müşterilerinin ihtiyaçlarına alternatif sunma çabasıdır.


Yıldırımer’in ticari yaşamının dışında ençok dikkati çeken yönü sosyal ve sanatsal etkinlikleridir. Resim, şiir ve müzik gibi çeşitli sanatsal etkinliklerle yakından ilgili ve hobi olarak devam ettirmektedir. Resim sanatıyla ilgili çalışmalarının sonucunda 4.kişisel sergisini açmanın heyecanını yaşıyor. 3.kişisel sergisini 2006’da Siirt Eğitim ve Kültür Merkezi’nde Siirt eski Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Siirt Belediye Başkanı Mervan Gül ve Siirt Belediye Başkan Yardımcısı Nurettin Ertemel’in katkılarıyla sergilemişti. Doğduğu memleketi Siirt’te sergisinin açılmasını ayrı bir onur kaynağı olarak değerlendirmektedir.


İlk yağlı boya tablosunu 1972'de Siirt'te sergiledi


Resim çalışmalarını değişik atölyelerde kolektif olarak sürdürdüğü gibi evinde atölye olarak kullandığı mekânda da sürdürmektedir. Resim çalışmalarının temelini yağlı boya çalışmaları oluşturuyor ve genelde yöresel mekânları tercih ediyor. Resim merakı kendisinde ilkokul yıllarındayken başlamış ve kara kalem çalışmalarıyla yeteneğini geliştirmeye çalışmaktaydı. Lise yıllarındayken resim öğretmeni kendisindeki yeteneği görünce teşvik eder ve bu teşvik sayesinde yağlı boya tarzını geliştirdi. İlk yağlı boya tablosunu 1972 yılında Siirt Eğitim ve Kültür Merkezi’nde sergiledi.


Sait Yıldırımer tabloları


Resim çalışmalarının yanı sıra müzik çalışmalarında da kendini geliştirme ve özel gayretler içerisinde bulunan Yıldırımer’in müziğe olan ilgisi rahmetli amcası sayesinde başlar. Rahmetli amcası cümbüş ve telli çalgıları çok iyi çalan biriydi. Kendi ailesinin bütün fertlerine müzik sevgisini aşılamıştı. Amcası, küçük yeğeni Sait Yıldırım’in sesini beğenir ve ilgiyle dinlerdi. Bundan dolayı kendi çocuklarına ait olan mandolini Sait Yıldırım’a hediye eder. Fakat Sait Yıldırımer’in babası oğlunu müzikle ilgilenmesini pek hoş karşılamaz ve daha farklı alanlara yoğunlaşmasını ister. Tabi bu durum Sait Yıldırımer’in müziğe olan ilgisini dizginleyemez. Nitekim 1978 yılında İstanbul Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne devam etmeye başlar. O dönemin değerli hocalarından Şan dersleri alır. O derslerin bilgi ve birikimiyle hala hobi olarak klavye çalmaya devam etmektedir.


Yıldırımer, resim ve müzik çalışmalarının yanında şiir yazmaya da meraklıdır. Küçük yaşlarında başlayan hece vezniyle yazılmış dörtlükler zamanla serbest ve özgün duygulara dönüşür. Yayınlanmaya hazır yaklaşık 60 şiiri bulunuyor. Bunların içerisinde Siirt’i ve Siirt’linin memleketine olan özlemini dile getiren AMMO BERHO adıyla şiirini Siirtliler.Net okuyucularıyla paylaşmaktan gurur duymaktadır. Upuzun olan AMMO BERHO şiirinin sadece ilk iki paragrafını okuyucularımızın beğenisine sunuyoruz.


AMMO BERHO


Bir Pazar günü yolum düştü, muhabbet çarşısına
Memleket özlemiyle, bir şeyler paylaşmaya.
Gurbet elde yaşamak sızlatır böyle içim,
Unutmak mümkünmüdür benim güzel Siirt’im.
Çayımı yudumlarken köşenin bir yerinde,
Berroce’de bir adam takıldı gözlerime
Hafızamı zorladım belki tanırım diye
Hal hatır sormak için yanaştım dizlerine
“Merhaba Ammo” dedim, “tanıdık geldin bana”
Tatlı bir tavır ile otur dedi yanıma
Bana Berho diyorlar, esas adım Burhan’dır,
Siirt’lilerde adettir, isimler perişandır.
Lakaplarla anılır hikayesi herkesin
Bende bu memlekette sözü geçen biriydim
Gel gör ki kader bizi zalim gurbete saldı
O mutlu günlerimiz çok gerilerde kaldı.
Saygıyla eğilerek bende Siirt’liyim dedim,
Tanımak istiyorum nasıldı memleketim
Anlatmaya başladı canlı bir tarih gibi,
Anlattıkça açıldı doluverdi gözleri.


Sokulmeşeyeh’te bir dükkanım var idi,
Çok zengin değil idim ama “Vallah baş idim”
Akraba u dostlarım her daim bende idi,
Sabah erken kalkardım öğlen dinlenme vakti.
Zaman çabucak geçti yaşım yetmişi buldi,
Bu son yaşımızda İstanbul nasip oldi.


Fatih’te ev tuttu, bizim evletlerimiz,
Başkabir yer görmedi paslandı gözlerimiz
Burada kimseden hayır yok, karımla baş başayız
O hiç tirki bilmiyor bütün gün evde yalnız.
Buraya geldiğimize valla çok pişmanız çok
Ah ebi ah vallahi beni anlayan yok yok
Bizim memleketimiz çok güzel ve şirin idi
Ama şanssızlık işte değişmiyor talihi
Siirt’in insanları ahde vefa ederler
Her kimseyi görünce “Eşem int ebi” derler
Yemeğimiz lezzetli perde pilav u kitel
Sumaklı dolmalar var bumbara cokat derler
Kuyu kebaba büryan, kahvaltıda bile yenir
Tadına doyum olmaz dağırti otlu peynir
Bıttımdan sabunu var, fıstığın eşi yoktur...


kaynak:www.Siirtliler.net

M.Zakir ALP, memleketi Siirt’in halk oyunlarıyla ilgili kaynak arayışı içerisine girer.

Sakarya Üniversitesi’nde okuyan M.Zakir ALP, memleketi Siirt’in halk oyunlarıyla ilgili kaynak arayışı içerisine girer. Ancak yapmış olduğu araştırma sonucunda geçmişten günümüze kadar halk oyunlarımızla ilgili ciddi bir bilgi kaynağı eksikliğini görür. Bu Zakir Alpeksiklik karşısında kamçılanan Zakir ALP üniversideki tez konusunu “Sirt Halk Oyunları” olarak belirler. Detaylıca bir araştırma içerisine girerek halk oyunlarımızdan unutulanları ve bugün oynananları tespit eder, giyinilen halk kıyafetlerini, oyunlar esnasında çalınan müzik aletlerini tek tek araştırır.



Yapılan çalışma şu an kitap haline getirilecek durumdadır. Bu hususta Valiliğimizin ve Kültür Müdürlüğümüzün vereceği destekle halk oyunlarımız kitaplaştırıldığı taktirde bir kültür hazinemiz kaybolmaktan kendini koruyacaktır.




Halk oyunları nedir? Halk oyunlarının özünde kim vardır?


Kültürümüzün önemli öğelerinden olan halk oyunları her şeyden önce bir gelenektir, mirastır. Oyun ve müzik, halkımızın ortak duyguları olarak milli olma vasfının ve eğitiminin en güçlü araçlarından birisidir. Bardan horona, horondan halaya, halaydan zeybeğe, zeybekten karşılamaya ülkemizin her yerine ayrı renklerini dağıtmıştır.



Siirt Halk Oyunları


Kültür, geçmişten günümüze kuşaktan kuşağa aktarılabilen dinamik, değişken olan, insanın toplumdan öğrendiği her şeydir. Halk oyunlarımız da bu kültür öğelerinden biri olup ortaya çıkmasında etken olan inanç ve düşüncelerin oyunlara, giysilere nasıl yansıdığı ayrıca önemlidir.



Bir coğrafya ve tarih gerçeği olarak, çeşitli bölgeler için değişik ve renkli örnekler halinde, her fırsatta milli ve mahalli bir kaynaşma ve hareket unsuru halinde yaşatılan bu gelenek, tabiat sevgisi, insan sevgisi, memleket sevgisi ve millet bağlılığının açık tezahürüdür. Kısaca her sanat dalında olduğu gibi halk oyunlarımız da insanı anlatır. Oyunlarımızın altında, kaynağı çok eskiye dayanan, bugün unutulmaya yüz tutmuş derin bir mananın gizlendiği hissedilir.



Neden Siirt halk oyunları ile ilgili çalışma yapıyorsunuz?


Siirt’in kültürünü, gelenek ve göreneklerini, acılarını, sevinçlerini anlatan halk oyunlarımız ile ilgili ciddi bir çalışma eksikliği bulunmaktadır. Siirt Halk Oyunları, oyun hikâyeleri, giysileri ve müzik notaları ile ilgili olan bu çalışma, daha önceden yapılmış çalışmaların eksikliğini gidermek ve çevresindeki iller ile farklılığını ortaya koymak amacıyla yapılmıştır.



Bu alanda daha önce yapılan çalışmaların yetersiz kalması ve halk oyunlarının giysisinden oyun hikâyelerine, halk oyunlarına eşlik eden enstrümanlardan müziklerinin notasına kadar ilk defa bu kadar kapsamlı bir çalışma yapılmış olması bu alandaki eksikliği bir nebze azaltmak ve bu konuya ilgili daha sonra yapılacak çalışmalara kaynak teşkil etmesi amaçlanmıştır.




Halk oyunlarıyla ilgili çalışmalar yaparken nasıl bir yol izlediniz?



Siirt, Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının kesiştikleri alanda kurulmuş olup birçok medeniyete mesken olmuştur. Bu bölgede var olan giysilerinin nasıl şekillendiği ve nasıl etkilendiği ayrı ayrı incelenerek detaylarıyla sunulmuştur. Kostümlerindeki çeşitliliği ve renkliliği ise Botan Bölgesi içerisinde yer alması ve bölgede yaşayan diğer iller gibi doğal koşulların ve inancın etkisiyle şekillenmiştir.




Siirt’te tespit edilen halk oyunları ve hikâyeleri hakkında bilgiler verilmiş, yöresel halk oyunları giysileri ayrı ayrı ele alınıp incelenmiştir. Halk oyunları giysileri incelemelerinde her parçanın şekil olarak özelliklerinden bahsedilmiş, kumaşları ve dokuma şekilleri incelenmiştir. Bölgede geçmişte yaşamış ve yaşamakta olan halkın, halk oyunları giysileri analiz edilmiş ve fotoğraflarla incelenerek sunulmuştur. Ayrıca Siirt ile ilgili yapılan İl Yıllıklarındaki yazı ve kaynaklardan faydalanarak Siirt İli giyim kuşamı, oyun isim ve hikâyeleri incelenmiş, çalışmamıza kaynak oluşturmuştur





Halk oyunları müzikleriyle ilgili nasıl bir çalışma yaptınız?




Siirt’in kültür zenginliğinden olan ezgileri, müzikal yapısı kendine has üslubu, giysisi ile halay bölgesinde bulunan diğer illerle olan farklılığı ve benzer yanları ortaya konulmuştur. Siirt’te kullanılan kemençe (Rebab) nin tarihçesi araştırılmış genel özellikleri hakkında bilgiler fotoğraflarla sunulup müzikal özellikleri ve yapımında kullanılan malzemeler hakkında bilgiler verilerek halk oyunlarına eşlik eden çalgılar da ele alınmıştır. Oyunların müzikal yapısı hakkında bilgiler verilerek halk oyunlarında kullanılan müziklerin, yöreye hâkim olan müzisyen ve bilirkişilerden faydalanılarak, aldığımız konservatuvar eğitimle ilk defa derlemesi yapılmış, notaya dökülmüş ve ölümsüzleştirilmiştir.




Halk oyunları ile ilgili çalışmalar yaparken ne gibi sıkıntılar yaşadınız?




Yörede kaynak yetersizliğinin yanında bu konuda çok az çalışmanın olması en büyük sıkıntıyı yaratmıştır. Gerek oyun figürlerinin oyun ezgilerinin araştırılıp arşivlenmemesi günümüze kadar ulaşmasını ciddi derecede engellemiştir. Her kültür unsuru gibi halk oyunlarımız hakkında eskiden yeterli derecede alan araştırmasının sağlıklı yapılamaması günümüzde bu gibi sıkıntılara sebep olmuştur.



Bu çalışmayı hazırlarken, daha önceki kaynaklarda adı geçen oyun ve giysi parçalarından bazıları hakkında yeteri derecede kaynak bulunamaması, sıkıntı yaratmıştır. Özellikle giysi, takı ve aksesuar konusunda elimizde örnek olmamasının önemli sebeplerinden biri de yörede vefat eden kişilerin özel eşyaları ve giysilerinin hayır amaçlı dağıtılmasındandır. Çok eskiye dayanan bu oyunlarımızın günümüze gelene dek kendini koruyabilen ve oyunun oluşmasında etkili olan sebepleri hakkında yeterince kaynak teşkil eden oyunların sayısı maalesef azdır. Siirt’e bağlı diğer ilçelerin de zamanla başka illere bağlanması bu çeşitliliği etkileyen önemli faktörlerdendir.




Mehmet Zakir ALP’in Özgeçmişi



1977 Siirt’te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Siirt’te tamamladı. Halk oyunlarına gerçek manada SİSKAV (Siirt, İlim, Sanat, Kültür, Araştırma Vakfı)’da açılan halk oyunları kurslarına katılarak başladı. Belli bir döneme kadar kursiyer olarak birçok yarışma ve gösteride görev aldı. Daha sonra fahri antrenör olarak Siirt Halk Eğitim Merkezi, Siirt Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Siirt Gençlik Merkezi ve okullarda halk oyunları eğitmenliği yaptı. ‘Sporla Tanış’ adlı yaz okullarında halk oyunları branşında görev aldı.




2002 yılında Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Halk Oyunları Bölümü Özel Yetenek Sınavı’na girerek bu bölümü birincilikle kazandı. 2004 yılında İstanbul Şişli Kültür Eğitim Derneği’nde, 2005 yılında ise İstanbul Düğün Folklor Eğitim Merkezi Derneği’nde Siirt Yöresi eğitmenliği yaptı.




Adapazarı Halk Eğitim Merkezinde 2 yıl süre ile çeşitli yöreler öğreterek halk oyunları öğretmenliği yaptı.




2006 yılında Türk Halk Oyunları Bölümü’n den 1. likle mezun oldu. Aynı yıl Kocaeli Üniversitesi’nde Tezsiz Yüksek Lisans (Pedagojik Formasyon Eğitimi) yaparak müzik öğretmenliği yapmaya hak kazandı.




2007 yılında da yine Sakarya Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim Dalında Tezli Yüksek Lisansa başladı. Halen Sakarya’da bu programda eğitimine devam etmektedir.

kaynak:www.Siirtliler.net

’politikacılar tarafından haritadan silinmiş bir kenttir Siirt.’’

Siirtli bir gencin Siirt gerçeğiyle ilişkisi

‘’politikacılar tarafından

haritadan silinmiş bir kenttir Siirt.’’

http://www.siirtdogus.com da ilgimi çeken masumane bir yazıyı hem aktarmak hem de gençlerimizin hayalleri ile Siirt gerçekleri arasında ki ilişkilere dikkat çekmek istiyorum.

Mimari özellikleriyle kaybolan bir şehirdir Siirt .Yani bir anlamda hafıza ve hatıralarını yitirmiş bir kentir.Bir bakıma politikacılar tarafından haritadan silinmiş bir kenttir. Geçmişini arayan bu kentte gençlerin işi daha da zordur sanırım.Yaşlılar nostaljiyle ayakta durumaya çalışıyorlar.Yaşlıların hayallerinde eski Siirt, zaman aşınımına uğramadan duruyor.

Oysa gençler ! Gençlerin işi çok zor.Sokaklarında inek ve koyunların dolaştığı ,ekonomik sıkıntılardan dolayı çocuk boyacıların cirit attığı,susuzluktan kavrulan Siirti daha uzun süre çile çekmeye mahkumdur.Bilardo salonları, pırıl pırıl gençlerin zamanlarını harcadıkları yani geleceklerini pozuk para gibi harcadıkları yerler olarak durdukça Siirt daha uzun süre bugününü geleceğe aynı karelerle taşıyacaktır.

Geçmiş çoğu kez önümüze gelecek olarak gelir.Bir geçmişliğe ihtiyaç vardır herzaman.Kültüre doygun bir geçmişlik. Siirtli gençler ne yazık ki şimdiki siirtin gericileşen yüzünü görüyorlar Siirt’in tarihinden ve gerçeklerinden bi haber olarak.

Eyfel kulesini Siirtin ortasına kolajlayan genç arkadaşımız konuya ilişkin ip uçları veriyor zaten. muzurluk olarak tanımlıyorsa da sonuçta masumane olarak görüyorum ancak …

’’Eyfel kulesi’’ ne ilerlemeye nede Siirt gerçeğine yakın duran bir tasarı veya hayal .Siirti bu kendi gerçeğini beslemekten uzak hayallerimizle hiçbir yere götüremedik .Karamsarlık değil benim ki .olsa olsa umutsuzluk hali.Biliyorum ki umut yoksa karamsarlık ta yoktur.o halde karamsar değilim.’’her yeniden’’ zaten umutsuzluktan doğmaz mı?

Hep hayal ve umut. En kırılgan yerimiz.Hayal gücümüz de en aldatılan yanımız oldu.

Süleyman Demirelleri,Erdoğanları,Fadıl Akgündüzleri tarih sahnesine çıkaran da bu masum hayal gücümüz.sonrada hep aldatıldık diye feryat ederiz ve daha çok aldalıcağız bu gidişle .

Çocuk iken hükümet konağında tezahürattan gaza gelen zamanın politikacısı ve 35 sene ülkemin anasını ağlatan Süleyman Demirel bağırıyordu’’Siirt’e deniz getireceğim’ .O Yıllardan bu yana Siirt politikacıların oy dilendikleri ve ihanet ettikleri bir şehirdir.

Süleyman Demirelin bu gerçek dışı politik söylemine inanın herkez inanmıştı o zamanlar.Çünkü Siirtliyi hayalleriyle başbaşa bırakırsanız Siirt’ti deniz kenarında hayal kurmaktan alıkoyamazsınız.Deniz kenarında bir Siirt.Eyfel Kulesine takılı bir Siirt.Ya da…….Siirt’in ortasında bir Eyfel.

Eyfel kulesi veya deniz ne fark eder.

……………………gözlemci

Siirtli bir gencin hayalleri

‘’Öncelikle Eyfel Kulesinin kısaca bilgilerine göz atalım; Fransa`nın başkenti Paris`in sembolü olan, 324 m. yükseklikteki(antenle birlikte) demir kule, Sen Nehri kıyısına 1889 yılında inşaa edildi. Yapan mühendisin ismiyle anılıyor: Gustave Eiffel. Mimarın ismiyse Stephen Sauvestre.
Kule 1887-1889 arasında tam olarak (2 yıl, 2 ay, 5 gün)de inşaa edilmiş. 50 mühendis, 5.300 ozalit plan kullanılmış, 100 demir işçisi, 121 işçi çalışmış. Toplam ağırlık 10.000 ton. Eyfel Kulesi, dünyanın en çok ziyaret edilen yeri olma özelliğine de sahip.
Evet Eyfel Kulesi Dünyanın 7 harikasından sadece birisi.


‘’Şimdi düşündüm de Siirt’e ne yapılırsa yapılsın, Siirt yine aynı Siirt…
Ya Siirt güzellikleri hak etmiyor, ya da insanlarımız bu kadar şeyi kaldıramıyor.
Gelişelim gelişelim diyoruz da, Türkiye’de Siirt’in artık savunulacak bir tarafı kalmadı diye düşünüyorum.
Ufak bir munzurluk yaptım ve EYFEL KULESİ’ni Siirt’in girişine yerleştirdim. Acaba Eyfel Siirt’te olsa ne olurdu diye düşündüm bir ara kendi kendime…
Evet aldığım cevap şu…
Sokaklarda yürürken iki adımda bir karşımıza çıkan o ufak boyacılar var ya bence her biri bir köşesinden tutar kim daha önce Eyfel’in üstüne tırmanır diye yarış yaparlardı, Eyfel Kulesinin altına bir çayhane açarlardı dışarıya da sandalyeleri atarlardı, Sabah’a karşı birileri gelir Eyfel Kulesinden birşeyler yürütmeye çalışırdı, İneklerimizi Eyfel Kulesinin etrafında otlatırdık, Seyyar satıcılarımız el arabalarıyla gelen turistlere birşeyler satmaya çalışırlardı, Semt Pazarına gitmemekte ısrar eden balıkçılarımız soluğu Eyfel Kulesinin civarında alırlardı ve bu örnekleri daha bir sürü çoğaltabiliriz.
Siirt’te Eyfel Kulesini sizde kafanızda canlandırabildiniz mi benim gibi. Sonumuz nasıl olurdu…
Şunu belirtmek isterim ki Siirt’in kıymetini bilelim ve bir hiç uğruna memleketimizi harcamayalım, olumsuzlukları elimizden geldiği kadarıyla aza indirgeyelim…
Bu sefer ki Sloganımız HER ŞEY SİİRT İÇİN….’’