21 Temmuz 2007 Cumartesi

CİGOR BAYRAMI

Cigor ,Türkmen ve Arap kökenli Siirt halkının mahalli bayramlarından birinin adıdır. Siirt nufusunun bir bölümünü oluşturan Ermeni halkının Paskalya günlerine denk düşerdi. Ermeni halkının oruç tuttuğu günlerdir.Oruç süresi 40 gündür.40 ıncı günün sonunda evlerde ‘’kitel ‘’ dediğimiz yemek yapılır.Ermeni halkı Proteyinli yiyecekler yemiyerek oruç tutarlardı.Türkmen ve Arap kökenli Siirtliler de Cigor bayramının ilk gününde ‘’cokat ‘’denilen yağlı bir yemek türü yaparlardı.Bu yağlı yemek yine yöresel adı’’bumbar’’ ve ‘’zımbılok’’ adı ile bilinir. hayvan bağırsak ve miydesinden yapılırdı.Bumbar kesilen hayvanın miydesinden,zımbılok ise ince bağırsağından yapılırdı.Önceden temizlenmiş, tuzlanarak kurutulmuş veya taze olarak itinayla temizlenmiş kalın bağırsakların bir ucu dikilir. Yıkanmış ıslak pirinç, karabiber , maydanoz ve kıyma ( elle ince doğranmış et ) karıştırılarak bağırsak içine doldurulur. 30-40 cm. olacak şekilde öbür ucu da dikilir.
Bağırsağın hava almasını sağlamak için çeşitli yerlerden şişle delik açılır ve kazanda ılık su içine bırakılır. Bir buçuk saat kadar kaynatılarak pişirilir. Bağırsaklar dolgun vaziyete geldiği zaman ateşten indirilir. Kaynar sudan alınan bumbarlar geniş bir kabın içine konur ve üstü bir bezle örtülerek 20 dakika dinlendirildikten sonra servis yapılır.yanında halk tabiriyle hoşaf ,başka adı komposto ile yenmesine doyum olmaz.bu yemekler halen Siirt ve Mardinde yapılmaktadır.

Türkmen ve Arap halkı Cigor Bayramında ‘’Rasıl Hacer’ a gidilir..Burada yemekler yenir ,içilir.Şarkılar söylenir.Kuru yemiş bol miktarda getirilir.Yemekler ve kuruyemişler ,tatlılar(rayoşmiketip,baklava vs) herkese dağıtılırdı.Cigor bayramında çocuklar gündüz vakti tekerlemelerle çaldıkları kapılardan asma dalları toplarlardı.Bu toplanan çalı çırpılar mahalle aralarında toplanırdı ve bu toplanan çırpılar bazen metrelerce yüksek olurdu.Ateşe verildiklerinde Siirt yangın yerine dönerdi.Gece karanlığında da ‘’suke’’ dediğimiz yaşlı asma ağaçlarının gövdeleri ateşe verilir damlarda yakılarak dönderilirdi.Siirt’i tepelerinden birinde izlediğinizde sokaklardaki ve damlarda ki yanan ateşlerin görüntüsü karşısında dehşete düşerdiniz.Gökyüzündeki yıldızlarla yeryüzündeki ışıklar bir birine karışırdı.Damlarda yanarak dönenen ateşler yıldızları da beraberinde sürüklerdi gecenin karanlığına .

Gece boyunca yanan ateşler gecenin geç saatlerine doğru köz olduğunda toplanan halk ateşlerin üzerinde yürüme ve atlamaya çalışırlardı.O yılların Siirt’i kozmopolit bir yapıya sahipti.Halklar birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlardı.Karşılıklı farklı tavırlara bile bir espiri değeri olarak bakılırdı.Bu kin ve düşmanlığa neden olmazdı.Siirt halkı kozmopolit oluşuyla çok zengin bir halktır.Türkmen ve Arap kökenli halkların diğer halklarla da akrabalık ilişkisi olmuştur.

........................araştırılıyor devam edecek

gözlemci

Hiç yorum yok:

’politikacılar tarafından haritadan silinmiş bir kenttir Siirt.’’

Siirtli bir gencin Siirt gerçeğiyle ilişkisi

‘’politikacılar tarafından

haritadan silinmiş bir kenttir Siirt.’’

http://www.siirtdogus.com da ilgimi çeken masumane bir yazıyı hem aktarmak hem de gençlerimizin hayalleri ile Siirt gerçekleri arasında ki ilişkilere dikkat çekmek istiyorum.

Mimari özellikleriyle kaybolan bir şehirdir Siirt .Yani bir anlamda hafıza ve hatıralarını yitirmiş bir kentir.Bir bakıma politikacılar tarafından haritadan silinmiş bir kenttir. Geçmişini arayan bu kentte gençlerin işi daha da zordur sanırım.Yaşlılar nostaljiyle ayakta durumaya çalışıyorlar.Yaşlıların hayallerinde eski Siirt, zaman aşınımına uğramadan duruyor.

Oysa gençler ! Gençlerin işi çok zor.Sokaklarında inek ve koyunların dolaştığı ,ekonomik sıkıntılardan dolayı çocuk boyacıların cirit attığı,susuzluktan kavrulan Siirti daha uzun süre çile çekmeye mahkumdur.Bilardo salonları, pırıl pırıl gençlerin zamanlarını harcadıkları yani geleceklerini pozuk para gibi harcadıkları yerler olarak durdukça Siirt daha uzun süre bugününü geleceğe aynı karelerle taşıyacaktır.

Geçmiş çoğu kez önümüze gelecek olarak gelir.Bir geçmişliğe ihtiyaç vardır herzaman.Kültüre doygun bir geçmişlik. Siirtli gençler ne yazık ki şimdiki siirtin gericileşen yüzünü görüyorlar Siirt’in tarihinden ve gerçeklerinden bi haber olarak.

Eyfel kulesini Siirtin ortasına kolajlayan genç arkadaşımız konuya ilişkin ip uçları veriyor zaten. muzurluk olarak tanımlıyorsa da sonuçta masumane olarak görüyorum ancak …

’’Eyfel kulesi’’ ne ilerlemeye nede Siirt gerçeğine yakın duran bir tasarı veya hayal .Siirti bu kendi gerçeğini beslemekten uzak hayallerimizle hiçbir yere götüremedik .Karamsarlık değil benim ki .olsa olsa umutsuzluk hali.Biliyorum ki umut yoksa karamsarlık ta yoktur.o halde karamsar değilim.’’her yeniden’’ zaten umutsuzluktan doğmaz mı?

Hep hayal ve umut. En kırılgan yerimiz.Hayal gücümüz de en aldatılan yanımız oldu.

Süleyman Demirelleri,Erdoğanları,Fadıl Akgündüzleri tarih sahnesine çıkaran da bu masum hayal gücümüz.sonrada hep aldatıldık diye feryat ederiz ve daha çok aldalıcağız bu gidişle .

Çocuk iken hükümet konağında tezahürattan gaza gelen zamanın politikacısı ve 35 sene ülkemin anasını ağlatan Süleyman Demirel bağırıyordu’’Siirt’e deniz getireceğim’ .O Yıllardan bu yana Siirt politikacıların oy dilendikleri ve ihanet ettikleri bir şehirdir.

Süleyman Demirelin bu gerçek dışı politik söylemine inanın herkez inanmıştı o zamanlar.Çünkü Siirtliyi hayalleriyle başbaşa bırakırsanız Siirt’ti deniz kenarında hayal kurmaktan alıkoyamazsınız.Deniz kenarında bir Siirt.Eyfel Kulesine takılı bir Siirt.Ya da…….Siirt’in ortasında bir Eyfel.

Eyfel kulesi veya deniz ne fark eder.

……………………gözlemci

Siirtli bir gencin hayalleri

‘’Öncelikle Eyfel Kulesinin kısaca bilgilerine göz atalım; Fransa`nın başkenti Paris`in sembolü olan, 324 m. yükseklikteki(antenle birlikte) demir kule, Sen Nehri kıyısına 1889 yılında inşaa edildi. Yapan mühendisin ismiyle anılıyor: Gustave Eiffel. Mimarın ismiyse Stephen Sauvestre.
Kule 1887-1889 arasında tam olarak (2 yıl, 2 ay, 5 gün)de inşaa edilmiş. 50 mühendis, 5.300 ozalit plan kullanılmış, 100 demir işçisi, 121 işçi çalışmış. Toplam ağırlık 10.000 ton. Eyfel Kulesi, dünyanın en çok ziyaret edilen yeri olma özelliğine de sahip.
Evet Eyfel Kulesi Dünyanın 7 harikasından sadece birisi.


‘’Şimdi düşündüm de Siirt’e ne yapılırsa yapılsın, Siirt yine aynı Siirt…
Ya Siirt güzellikleri hak etmiyor, ya da insanlarımız bu kadar şeyi kaldıramıyor.
Gelişelim gelişelim diyoruz da, Türkiye’de Siirt’in artık savunulacak bir tarafı kalmadı diye düşünüyorum.
Ufak bir munzurluk yaptım ve EYFEL KULESİ’ni Siirt’in girişine yerleştirdim. Acaba Eyfel Siirt’te olsa ne olurdu diye düşündüm bir ara kendi kendime…
Evet aldığım cevap şu…
Sokaklarda yürürken iki adımda bir karşımıza çıkan o ufak boyacılar var ya bence her biri bir köşesinden tutar kim daha önce Eyfel’in üstüne tırmanır diye yarış yaparlardı, Eyfel Kulesinin altına bir çayhane açarlardı dışarıya da sandalyeleri atarlardı, Sabah’a karşı birileri gelir Eyfel Kulesinden birşeyler yürütmeye çalışırdı, İneklerimizi Eyfel Kulesinin etrafında otlatırdık, Seyyar satıcılarımız el arabalarıyla gelen turistlere birşeyler satmaya çalışırlardı, Semt Pazarına gitmemekte ısrar eden balıkçılarımız soluğu Eyfel Kulesinin civarında alırlardı ve bu örnekleri daha bir sürü çoğaltabiliriz.
Siirt’te Eyfel Kulesini sizde kafanızda canlandırabildiniz mi benim gibi. Sonumuz nasıl olurdu…
Şunu belirtmek isterim ki Siirt’in kıymetini bilelim ve bir hiç uğruna memleketimizi harcamayalım, olumsuzlukları elimizden geldiği kadarıyla aza indirgeyelim…
Bu sefer ki Sloganımız HER ŞEY SİİRT İÇİN….’’